İşçilerin ve gençliğin birleşik ortak mücadelesi şart
"Özellikle Gezi dönemine kıyasla, öğrenci hareketlerini destekleyen kamu işçilerinin sayısının arttığını gözlemliyorum."

Fotoğraf: Evrensel
Bir kamu işçisi
Ankara- Bir ülke düşünün, akşamdan sabaha gündem değişiyor. Her yeni gelişme, bizlere örgütlülüğümüzün ne kadar kaçınılmaz olduğunu tekrar tekrar hatırlatıyor. Kamu işçisi olarak, son bir ayda yaşanan ekonomik ve politik gelişmeler ışığında kamu işçilerinin tutumunu ve nasıl bir yol izlemeleri gerektiğine dair düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.
19 Mart öncesi ve sonrası yaşananlar, kamu işçileri açısından da bazı gerçeklerin netleşmesine neden oldu. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun, hukuksuz bir operasyonla diplomasının iptal edilmesi ve ardından tutuklanması, ülke genelinde tek adam rejiminin faşizan politikalarına karşı büyük bir tepkiyi tetikledi. Bu süreçte gençler, kadınlar ve işçiler sokakları doldurdu.
Gençliğin talepleri ve işçilerin yaklaşımı
İş yerlerimizde, üniversite ve lise gençliğinin eylemleri sıkça konuşuluyor. Türkiye’nin en iyi üniversitelerinde başlayan boykot eylemleri, kamu işçileri arasında şu şekilde değerlendiriliyor: Üniversite sınavında başarılı olan gençler neden üniversitelerde bu tür sorgulamalara yöneliyorlar? Bu sorular, gençlerin daha fazla okuyup sorguladıklarını, dolayısıyla doğru yolu bulduklarını düşündürüyor. Sağcı veya muhafazakâr gençlerin daha az sorgulayıcı olduğu ve iktidarın bu durumu baskı ve tehdit yoluyla bastırmaya çalıştığı da dile getiriliyor.
Bu noktada, öğrenci gençliğin taleplerinin işçiler tarafından da sahiplenilmesi gerektiği görüşü güçleniyor. Özellikle Gezi dönemine kıyasla, öğrenci hareketlerini destekleyen kamu işçilerinin sayısının arttığını gözlemliyorum. Gençliğin boykot çağrısının ardından, “Biz işçiler de üretimi bir-iki gün durdursak neler olacağını görmek isteriz” diyenlerin sesi daha gür çıkıyor. Ancak bu taleplerin mevcut sendikalar aracılığıyla gerçekleştirilmesinin mümkün olmadığını düşünenler de az değil.
Diğer yandan, gençlerin provokasyonlara açık olduğu yönünde endişeler dile getiriliyor. “Eyleme katılan gençler fişleniyor ve kamuda iş bulamayacaklar. Burası demokratik bir ülke değil” görüşüyle hareket eden bir kesim de mevcut. Ancak gençliğin enerjisinin ve kararlılığının doğru bir şekilde örgütlenmesi durumunda, iktidar cephesinde ciddi bir tedirginlik yarattığı açık.
Eylemlerde kamu işçilerinin varlığı
Son eylemlerde kamu işçileri de yer aldı, ancak kitlesel bir katılım olmadı. Yine de bireysel olarak, iş güvencesini riske atmadan eylemlere katılan birçok kamu işçisi olduğunu söyleyebilirim. Sohbetlerimizde, “Aman kimse duymasın, ben de dün yürüyüşe katıldım” diyen arkadaşlarımızın sayısı oldukça fazlaydı.
Bu mesele yalnızca İmamoğlu meselesi değil. Bu, milyonlarca vatandaşın seçme ve seçilme hakkının gasp edilmesi ve ekonomik yoksullaşmamız karşısında ses çıkarma meselesi. 19 Mart sonrası gelişmeler, kamu işçileri arasında toplu sözleşme süreçlerine dair hak arayışlarını ve eylem yapılmadan hak kazanılamayacağı gerçeğini daha fazla gündeme taşıdı. Geçmişte alınan yetersiz zamlar ve sürecin işçilerin görüşü alınmadan tamamlanması, bu dönem kamu işçilerini daha bilinçli ve takipçi bir pozisyona getirdi.
Ortak taleplerimizle 1 Mayıs’a
Kamu işçileri arasında siyasetin daha fazla konuşulduğunu gözlemliyorum. Ancak bu yönelimin zamanında örgütlenmesi ve doğru bir şekilde kanalize edilmesi kritik öneme sahip.
1 Mayıs yaklaşıyor. Taleplerimizi bu alanda ortaklaştırmalı ve kitlesel bir katılım sağlamalıyız. Bu mesele yalnızca İmamoğlu meselesi değil; bu mesele, biz işçilerin demokrasiye duyduğu ihtiyaçla doğrudan ilgili. Milyonların oyuyla seçilen bir belediye başkanına bu yapılabiliyorsa, yarın bizim haklarımızın da elimizden alınması işten bile değildir. Eğer bugün sessiz kalırsak, yarın çok daha karanlık bir Türkiye ile karşılaşacağız.
Çeyrek asırdır iktidarda olan AKP’nin politikaları bizleri faşist bir düzene doğru sürüklüyor. Eğer bu düzen hakim olursa, ne sendikalarımız kalır, ne oy hakkımız, ne de ses çıkarma imkânımız. Bu yüzden, hem ekonomik hem de demokratik taleplerimizi 1 Mayıs alanında daha güçlü bir şekilde dile getirelim. Kamu işçileri olarak, bu süreçte daha cesur ve örgütlü hareket etmeliyiz.
Evrensel'i Takip Et